Medyaya Ulaşmak Mı, Medyayla Ulaşmak Mı?
Çağımız, şüphesiz ki dijitalleşme sürecinin en büyük adımlarının atıldığı dönem oldu. Elbette, gelişen teknolojinin kucağımıza bıraktığı en büyük problem, “sosyal medya” sayıldı.
Bu kavram, çıktığı dönemde yaygınlaşması öngörüldüğünde kimine göre uçarı, fantastik bir fikirdi. Ancak, gelişen nesillerin bilgiyi hap bir şekilde tüketme arzusu, hızlıca yayılmasına ve yayıldıkça gelişmesine sebep oldu. Bu yayılımdan en çok etkilenenler ise, zamana ayak uydurmada en başarılı çizgiyi yakalayan gençler oldu.
Peki, gençler sosyal medyayı ne kadar kullanabildi?
Özellikle günümüzün en güçlü platformlarından biri olan X, yani Twitter’da, aydınlık çağ ülkemiz için 2011’de başlamıştı. Sesini tek tuşla milyonlara duyurma fikri, gençlere inanılmaz heyecan verici geliyordu. Öyle de oldu, gündemimizin her daim yoğun olması; fikirlerin ortaya atılmasının yaygınlaşmasında en önemli faktörlerden biriydi. Bu süreçte, ülke çapında ses getiren her olayda gençler fikir alışverişini platformlardan yapmayı alışkanlık haline getirdi. Artık, gençlerin baktığı ilk kısım, gönderiden ziyade yorumlar oldu.
Sosyal Medyadaki bu aktiflik iletişimde nasıl bir süreç başlattı?
Gençlerin sosyal medyadaki aktifliği, ilk etapta güçlü bir linç kültürü doğurdu. Fakat bu linç kültürü, alışılanın aksine toplumsal dayatmaların indirgenip birey yaşantısının öne çıkarıldığı bir zincir oldu. Özellikle evde fiziksel ve psikolojik şiddetin medyadaki edinilmiş normalliği günden güne azaldı. Bu gelişim, yalnızca medyada değil günden güne evlerde de hissedilmeye başlamıştı. Çünkü, şiddet mağdurları artık yalnız hissetmiyordu. Yalnızca bununla da sınırlı kalmadı, uluslararası problemler hakkında gençler söz sahibi oluyor ve birlikteliklerini sosyal medya araçları ile gösteriyorlardı.
Dünya kamuoyunda, farklı ülkelerde yapılan haksızlıklar hakkında söz sahibi olunması o ülkenin gençlerine de destek vermiştir. Örneğin, Gazze’de yapılan insan hakları ihlallerinin medyaya düşmesi ile birlikte, gençlerin fikirsel bazda katılımı ve birlikteliği günden güne arttı.
Bu bilgi ve paylaşım havuzunda yer edinebilmek, gençler için büyük bir avantajdı. Fakat bunun yanı sıra, internete ulaşımı kolay olmayan gençlerin yalnızlık hissinden kurtulmasından mahrum kalması, bu zincirin diğer yüzüdür. Medyaya ulaşmak, haberleşmenin merkezine yerleşmektir.
*2021’de yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de her 10 hanenin 1inde internet erişimi mevcut değil. Bu da internet eşitsizliğine yol açmaktadır.
Gençler sesini ne kadar duyurabiliyor?
Aslında bu yaygınlaşmanın yanında, yetkililer gün geçtikçe sosyal medyadaki fikir birlikteliklerine kulak asmaya başladı. Örneğin belediyeler, sosyal medyayı aktif kullanarak gençlerin araştırma odağını yerel seçimlerde çekmeyi başardı. Çağrı merkezleri, yapılan yorumlara dönüt vermeye başladı, bu gençlerin atılımında kayda değer bir başarıydı.
Bu çok sesliliğin getirilerinden en büyük örneklerinden biri, 2023 Kahramanmaraş Depremlerinde yaşananlar olarak nitelendirilebilir. İstanbul’da okuyan ve tatil için gittiği Malatya’da depreme yakalanan Boran Kubat, enkaz altından yayınladığı video ile enkazda bulunup kurtulmayı başarmıştır.
Bunun yanı sıra sosyal medyadaki özgürlüğün zaman zaman kısıtlanabilmesi, katılımlarda aksaklıklara sebep olabilmektedir.
Yine, 6 Şubat depremlerinin odak noktasında bulunan haberleşme kesintileri, dezenformasyon denetimlerinin yerine kısa yoldan yapılması tepkilere ve katılımda aksamaya yol açtı.
Geldiğimiz noktada, yani 2024 yılının Ağustos ayında Instagram platformu erişime kapatıldı. “Sosyal” medyanın kısıtlanması, gençlerin fikir tartışmalarının önüne engel olduğu gibi gündemden haberdar olmalarını büyük ölçüde etkilemiştir. Bu durumun sosyal medya bağımlılıklarının önüne geçeceğini düşünmek, denetleme veya doğruya teşvik etmekten ziyade tamamen yasaklamaktır. Bir kitabı olumsuz yanlarıyla yargılayıp olumlu yanlarını dikkate almayarak çöpe atmak, kitabın edindireceği bilgileri de çöpe atmaktır.
Sosyal medya, bir özgürlüktür. Gençlerin haberleşme ağına katılımı, eleştiri kültüründe olumlu gelişmelere yol açacaktır.
Önümüzün açılması ve açılan yolu doğru yürümemiz umuduyla…
Abdullah EYMEN ERDOĞMUŞ – İstanbul Genç Yüzü